Hokis (---.---.116.227) 18 décembre 2006 19:42

24 Nisan 1915. Dünya bu tarihi 20.Yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul etti. Talat Paşa’nın ’Tüm Ermeni kadın, çocuk, erkeği hiçbir şeye bakmadan öldürün !’ sözleri ile resmen başlayan jenosit ,1915-1918 tarihleri arasında yoğun olarak gerçekleşse de azalarak sürmesi 1923 sonlarına kadar gider. Resmi kayıtlara göre İzmir’de binlerce Ermeni’nin katledilmesiyle sona ermiş gibi görünen soykırım, cumhuriyetin ilanından sonra da çeşitli politikalarla devam eder. Ermeni Soykırımının başlangıç tarihi 1915 olarak kabul edilse de, Osmanlı dönemindeki kıyımlara, 1893’ten itibaren yerel ya da resmi kayıtlarda da rastlamak mümkündür. İncelenen kayıtlara göre ;

1893 yılında Yozgat ve Marsovan’da fitneci afişler asılır Müslüman ve Hristiyan halk arasındaki huzur bozularak çatışmalara yol açılmak istenir. Muş ve Sason’da Müslüman-Hristiyan halk arasında hedeflenen boyutta çıkan çatışmalarda binlerce ölüm gerçekleşir, Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler ağır kayıplar verir. Uzun aylar kuşatıldıktan sonra 1894 yılında Sason hükümetin eline geçer.

1894 yılında Abdulhamit’in politikaları sonucunda binlerce Ermeni katledilir. Bu eylemler Osmanlı’da yaşayan Ermenileri felce uğratır.

1896 yılında İstanbul’da korkunç bir kıyım daha gerçekleşir. Hükümetin kışkırtmaları sonucu birçok Ermeni, asılsız sebeplerle, fark gözetmeksizin sokaklarda infaz edilir.

1909 yılında Adana’da 30.000 Ermeni katledilir.1915 yılı öncesinde gerçekleşen bu katliam sonrasında Ermeniler Adana’ya ’Vorp Adana’-Öksüz Adana demeye başlarlar.

İttihat Terakki işe başlıyor : ’Tehcir=Soykırım !’

....Gertank, mer yedin aryûn u anartarutyun... Arçevnis andzanot canabarh mı.. Anunı aksor..

Gidiyoruz, ardımızda kan ve zulüm.Önümüzde bilinmeyen bir yol..Adı sürgün..

24 Nisan 1915 öncesinde İttihat Terakki’nin politikaları sonucu birçok bölgedeki Ermeni silahsızlandırılır, bir nesilde üç sürgünü yaşayan Ermeniler bu kez tehcir adı altında sonu olmayan bir karanlığa sürüklenir. Kimi tarihçilere göre 24 Nisanda, kimi tarihçilere göre mayıs ayında başlayan bu ’sözde’ tehcir, Ermenileri toplu halde yerleşik bulundukları bölgelerden toplayarak sınır dışı edilmelerini hedefliyordu. Ama bu politika Ermenileri bir yerden alıp bir yere götürme şeklinde gerçekleşmedi. Önceden planlanarak silahsızlandırılmış-savunmasız hale getirilmiş Ermeniler, gaspın, tecavüzün, vahşetin kol gezdiği, insanlık tarihinin en utanç verici sahnelerinin yaşandığı kanlı bir soykırıma maruz kaldılar. Milyonu aşkın Ermeni ; çocuk, kadın, yaşlı demeden askerlerin kör süngüleriyle ve silahlardan çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti. Sürgüne kadar yolu uzayanlar ise çöllere sürülmelerinin ardından açlık-susuzluk ve salgın hastalıklar yüzünden yaşamını yitirdi. Göç yolunun çöl üzerinde olması elbette bir rastlantı değildi !

1915 yılı başında Osmanlı-Rus savaşından bozgunla geri çekilen Osmanlı ordusunun başındaki Enver Paşa, Dersim’li aşiretlerle görüşmek ister, amacı o güne kadar hükümetin yanında hiçbir zaman bulunmamış Dersim aşiretlerini Rus’lara karşı kışkırtmak ve savaştırmaktır. Düzenlenen görüşmeye sadece iki Batı Dersim aşireti katılır. Bunlar ; Meço ve Kangoglu Memed Aşiretleridir. Ancak Enver Paşa tarafından ikna edilmezler ve görüşme olumsuzlukla sonuçlanır.

Enver Paşa’nın hırsı bitmemiştir, bu kez Alevilik plana sokulur. Hacı Bektaş Dergahı’nın başındaki Dede-Baba(postnişin) Cemalettin Çelebi devreye sokulur. Aşiretler Erzincan’da görüşmeye çağrılır. Bu görüşmeye sadece Doğu Dersim’den bir aşiret katılır. Ancak Bektaşi Potnişini bu aşireti savaşa sokmaya ikna edemez. Bektaşilik ve Alevilik arasındaki anlaşmazlıklar-uyumsuzluklar bu tarihte bir kez daha belirginleşmiş, devletin her zaman yanında duran Bektaşiler, Kızılbaşları da hükümet yanında olmaya davet etmiş ama ne Hz.Ali sevgisi, ne de Ehlibeyte olan bağlılık demagojileri ile ikna etmeyi başaramamışlardır.(-Kızılbaşlık ve Bektaşilik arasındaki fark 1514 yılındaki Osmanlı-Safevi Savaşlarında ortaya çıkar.)Yapılan görüşmeler amacına ulaşamamış, Kızılbaş Kürtler hükümet yanında olmayacaklarını, dayatmaları kaale almayarak ilan etmişlerdir.

Yerleşik olarak yaşadıkları bölgelerden Nisan-Mayıs aylarında toplanılan Ermenileri alma istemiyle İttihat ve Terakki, Dersim’e yeni bir dayatma yapar.Ancak 1893 yılından başlayarak artan Ermeni sığınmalarının yaşandığı Dersim, Ermenileri ittihatçılara vermeyi reddeder. Bu tarih itibariyle Dersim ittihat Terakkicilerin hışım politikalarına maruz kalır.

Elbistanlı Kızılbaş Kürt bir ailede yetişen, Atatürk’ün danışmanı ; Prof. Hasan Reşit Tankut, Ermeni ve Kızılbaş Kürtler hakkında hükümete verdiği bir raporunda, Dersim Alevilerinin Ermeniler’i çok sevdilerini, Ermeniler’in Dersim’de bir ana kucağı bulduklarını belirtmektedir. 1915 Ekim Devriminin gerçekleşmesi ardından Ermeniler ,aralarında Seyid Rıza ve Ali Şer’in bulunduğu Kürt liderlerle birlikte ’sosyalist şura’yı kurarlar.. Ancak bu şura Erzincan Komutanı Ermeni Murat Paşa’nın Büyük Ermenistan haritası sebebiyle sona erer.

Dersim dış etkenler ve hükümet karşısında birlik politikası içerisinde olsa da kendi içinde çok belirgin bir anlayışa sahip değildi. Bunu fırsat bilenler 1916 yılına kadar Dersim’li aşiretlerle gizli görüşmeler yapmışlar, bazıları Ermenileri İttihatçılara teslim etmiş, bazıları ise Ermenileri ya aile içlerine alarak ya da İran tarafına geçirerek İttihatçıların ellerinden kurtarabilmişlerdir.


Ajouter une réaction

Pour réagir, identifiez-vous avec votre login / mot de passe